Tam Kan Analizi
(26 parametre)

Lökosit (LEU, WBC, Beyaz Küre, Akyuvar): Kandaki iltihap hücrelerinin sayımıdır. Vücudumuzun herhangi bir yerinde farkında olduğumuz ya da olmadığımız bir enfeksiyon (bakteri ya da virüs kaynaklı), alerjik ya da sistemik bir reaksiyon olup olmadığını, kısaca vücudumuzun romatizma, kanser, ateşli hastalıklar, otoimmun hastalıklar gibi bir hastalıkla savaşmakta olup olmadığının genel göstergesidir.

Eritrosit (ERY, RBC, Kırmızı Küre, Alyuvar): Kandaki dokulara içerdiği demir yardımıyla akciğerden aldığı oksijeni taşıyan ve dokularda biriken karbondioksiti akciğere taşıyarak atılmasını sağlayan hücrelerin sayımıdır.

Trombosit (PLT, Platelet): Bu hücreler kanın pıhtılaşma proteinlerini oluşturmaktadır ve kanamaya tıkaç oluşturma görevleri vardır. Miktarı düşükse bu trombositopeni (bu hücrelerin hızla parçalanmakta ya da az yapılmakta olduğu) anlamına gelir. Her ikisi de kanamanın durmaması sorununu getirir. Miktarı yüksekse trombositoz anlamına gelir. Fazla üretimi (iyi yada kötü huylu kanser, kan hastalıkları gibi durumlarda) gereksiz damar içi pıhtılaşmalara neden olur. Damar tıkanıklıkları ile sonuçlanabilir.

Hemoglobin (HGB): Kanda demir ve oksijeni bağlamakla görevli bir proteinin miktarıdır. Vücudun enerji yetersizliğinin en önemli ve ilk göstergesidir.

Hematokrit (HTC): Kan içindeki eritrosit hücrelerin toplam hacim fraksiyonudur (PCV=packed cell volume veya EVF=Eritrosit volum fraksiyon). Anemilerde (kansızlıkta) bu hücrelerin sayısı vücut tarafından çoğaltılmaya çalışılır ve bu nedenle bu fraksiyon normalden fazla görülür. Yani bu test kansızlığı belirlemeye yarar.

MCV (Mean Corpuscular Volume): Oksijen taşıyan hücrelerin ortalama büyüklüğüdür. MCV düşükse eritrositler daha ufak, yüksekse daha genişlemişlerdir. Demir eksikliği anemisinde eritrositler küçülür; dolayısıyla MCV değeri düşük çıkar. B12 vitamini eksikliği anemisinde ise eritrositler büyümüştür; MCV yüksektir.

MCH (Mean Corpuscular Hemoglobin): Hb tam kan içindeki hemoglobin miktarını verirken MCH sadece eritrosit içindeki hemoglobinin miktarını verir. Düşük olması anemiyi (kansızlığı) gösterir.

MCHC (Mean Corpuscular Hemoglobin Concentration): MCH parametresinin eritrosit, yani alyuvar hacminden bağımsız olarak toplam eritrosit miktarına oranıdır. Eritrosit sayısından bağımsız olarak eritrositlerin hacmine göre hemoglobin miktarının ifadesidir. Kansızlık varsa, nedeninin hemoglobin mi, yoksa eritrosit sayısına mı bağlı olduğu hakkında fikir verir.

MPV (Mean Platelet Volume): Pıhtılaşma hücrelerinin tüm hücrelere oranıdır. Genç trombositler boyut olarak diğerlerinden büyük olduğundan, yüksekliği trombosit yapımının hızlandığını ve ortamda pıhtılaşma hücrelerinin yapım veya yıkımında sorun olduğunu belirten kan hastalıklarının göstergesidir. Düşüklüğü ise kemik iliğinde trombosit yapımı ile ilgili bir problem işaret eder. Trombosit sayısı diğer hücrelere göre azdır.

PCT (Platelet Crit): Kanın platelet hücrelerinin diğer hücrelere yüzde olarak oranıdır. Tek başına değerlendirilemez. Tam kan içindeki diğer parametrelerle ile birlikte değerlendirildiğinde platelet fonksiyonları hakkında bilgi verir.

PDW (Platelet  Distribution Width): Kandaki diğer hücrelerin yoğunluk ve boyutlarına göre plateletlerin dağılımını gösterir. Bu parametre de pıhtılaşma bozuklukları ile hücre sayısı arasındaki bağlantının araştırılmasında diğer kan parametreleriyle birlikte değerlendirilir.

P-LCR (Platelet Large Cell Ratio): P-LCR büyük olan trombosit hücrelerin normal trombosit hücrelerine oranını ifade etmektedir.

NEU (Nötrofil sayımı): Nötrofiller vücudumuzu enfeksiyonlardan koruyan beyaz kan hücrelerinin bir tipidir. Nötrofiller organizmayı mikroorganizmaların istilasından bir nevi onları yutarak (fagositoz) korur. Yeterince nötrofilimiz yoksa vücudumuz bakteriler ile savaşamaz.  Nötrofil seviyesinin düşük olması birçok enfeksiyon riskini artırır. Yüksek olması ise vücudumuzda bir enfeksiyon olduğunu işaret eder.

NEU% (Nötrofil yüzdesi): Nötrofillerin genel lökosit sayımına göre miktarı o hastalığın hangi hücrelerle giderilmeye çalıştığının göstergesidir.

LYM (Lenfosit sayımı): Lenfositler vücudumuzu enfeksiyonlardan koruyan beyaz kan hücrelerinin bir tipidir. Lenfositler sitotoksik, yani hücre öldürücü kimyasallar salgılayan hücre tipidir. Özellikle viral enfeksiyonlarda, lökemi ve lenfomalarda yüksek çıkar. Düşük olması da ameliyat sonrası enfeksiyonları düşündürür. Melanom ve kolorektal kanserde kanser hücresini öldürmek için o bölgede birikirler.

LYM% (Lenfosit yüzdesi): Lenfositlerin genel lökosit sayımına göre miktarı o hastalığın hangi hücrelerle giderilmeye çalıştığının göstergesidir.

MON (Monositler): Monositler vücudumuzu enfeksiyonlardan koruyan beyaz kan hücrelerinin bir tipidir. Enfeksiyonlara ilk cevap veren hücrelerdir. Yüksek olmaları bir organ ya da bölgede bir enfeksiyonun başladığını ve ilk immun cevabın oluştuğunu gösterir. Daha sonra makrofajlara dönüşürler ve enfeksiyon nedenini ortadan kaldırırlar.

MON% (Monosit yüzdesi): Monositlerin genel lökosit sayımına göre miktarı o hastalığın hangi hücrelerle giderilmeye çalıştığının göstergesidir.

BAS (Bazofiller): Bazofiller vücudumuzu enfeksiyonlardan koruyan beyaz kan hücrelerinin bir tipidir. Kemik iliğinde üretilen bir hücre türü olmasına rağmen vücudumuzdaki birçok dokuda bulunurlar. Düşüp bir yerinizi yara yaptığınızda ya da bir yaranız enfeksiyon kaptığında sizi iyileştirmeye çalışan hücreleriniz bazofillerdir. Parazitlerden kaynaklanan enfeksiyonlar ile savaşmanın yanında, bazofiller kan pıhtılaşmasına engel olur ve alerjik reaksiyonlarda histamin salgılar. Bazofil seciyesinin düşük olması alerjik bir reaksiyonun göstergesi olabilir. Bir enfeksiyonun daha uzun sürede iyileşmesine neden olabilir. Bazı durumlarda, bazofil seviyesinin çok yüksek olması belirli kan kanserlerinden kaynaklanabilir.

BAS% (Bazofil yüzdesi): Bazofillerin genel lökosit sayımına göre miktarı o hastalığın hangi hücrelerle giderilmeye çalıştığının göstergesidir.

EOS (Eozinofiller): Eozinofiller vücudumuzu enfeksiyonlardan koruyan beyaz kan hücrelerinin bir tipidir. Eozinofiller vücudumuza yerleşen virüs, bakteri ve parazitleri yok etmeye yardımcı olurken alerjik reaksiyonlarla savaşmamıza da destek olur. Eozinofiller alerjik reaksiyonlarda ve bazı parazit enfeksiyonlarında artarlar; alerjik reaksiyonların da oluşmasına nedendirler. Eozinofiller alerji, egzama ve astıma bağlı enflamasyonlarda önemli rol oynar.

EOS% (Eozinofil yüzdesi): Eozinofillerin genel lökosit sayımına göre miktarı o hastalığın hangi hücrelerle giderilmeye çalıştığının göstergesidir.

RDW-SD (Red Blood Cell Distribution Width Standard Deviation): Kırmızı kan hücrelerinin diğer kan hücreleri arasındaki dağılımını gösterir. Kan hücrelerinin her birinin farklı boyutları vardır. Eritrositler 6-8 mikron çapındadır. Eğer anemi, yani kansızlık varsa ve bunun sebebi folik asit yetersizliği, B12 yetersizliği, demir yetersizliği veya başka benzeri nedenler ise bu hücrelerin çapı büyür ve bu değer yüksek çıkar.

RDW-CV (Red Blood Cell Distribution Width Coefficient of Variation): RDW-SD sapmasını kullanarak yapılan bir hesaplamadır. 1 SD’nin MCV’ye (Mean Corpuscular Volume, yani oksijen taşıyan hücrelerin hacmi) oranına bakarak hücrelerin dağılımını ölçer. RDW-SD ile benzer işleve sahiptir ancak hafif demir eksikliği gibi durumlarda RDW-SD’den daha iyi bir indikatör olabilmektedir.

IG# (İmmünoglobülin): Kandaki belirli immünoglobülinlerin, veya antikorların ölçümüdür. Antikorlar bakteri, virüs ve toksinler gibi antijenlerle savaşmak için bağışıklık sistemimiz tarafından üretilen proteinlerdir. Vücut farklı antijenlerle savaşmak için farklı immünoglobülinler üretir. Yüksek olmaları vücudunuzun bir alerji ile savaştığını veya bağışıklık sisteminizin normalin üzerinde aktif olduğunu gösterir.

IG% (İmmünoglobülin yüzdesi): İmmünoglobülinlerin yüzdesi herhangi bir alerjinin hangi antikorlar giderilmeye çalıştığının göstergesidir.