Diyabet nedir?
Diyabet kan şekerinin (glukoz) yükselmesi ile kendini gösteren bir hastalıktır. Vücudumuz enerjisini glukozdan elde eder. Hatta, glukoz bulamadığında başka kaynakları da kullanır (yağ ve protein). Ancak onları da önce glukoza çevirip sonra enerji elde eder. Dolayısıyla, vücut bu yol daha zor olduğu için eğer ortamda glukoz varsa onu enerji olarak kullanmayı tercih eder diğerlerini depolar. Diyabet, bunun tersi olarak, glukoz kanda yükseldiğinde ve kullanılmadığında oluşur. Kan glukozunun kullanımı tamamen insülin hormonunun varlığına ve aktivitesine bağlıdır. İnsülin pankreastan salgılanan ve kan glukozunun hücreler tarafından kullanımını sağlayan, daha açık bir deyişle glukozu kullanım için ihtiyacı olan hücrenin içine alınmasını gerçekleştiren hormondur.
Diyabet, eğer insülin miktar olarak az ya da yoksa veya vücut insülini verimli olarak kullanamıyorsa fazla glukozu hücre içine alamayacağından, kanda glukozun yüksek kalarak enerji için kullanılamaması durumudur.
Diyabette kandaki yüksek şekerin (glukozun) vücuda ne tür zararları vardır?
Kanda bulunan yüksek glukoz kanın yoğunluğunu artıracağı için, bu yoğunluk, kanın ozmotik basıncını artırır (kandaki yüksek miktardaki moleküllerin kanda oluşturduğu basınç). Böylece, gözler ve kulakta bulunan ince zarlar zarar görür, hipertansiyon gelişir (kalp hastalıkları), böbrek tubulilerinin süzme kapasitesi zorlanır ve böbrek sorunları oluşur, ki bu diğer metabolitlerin atılmasını ve geri kazanılmasını etkilediği için metabolizmada önemli değişiklikler oluşur (immun sistemin, yara iyileşmesinin, pıhtılaşmanın, sinir sisteminin etkilenmesi ve sekonder birçok sorunu beraberinde getirir). Kan şekeri yükseldiğinde vücut onu yağa çevirerek depolar ve kandan uzaklaştırmaya çalışır. Bu ise, yağlanma ve buna bağlı birçok metabolik hastalıkları tetikler. Hasta hep açlık enerji eksikliği hisseder. Vücut bunu yeme isteği olarak algılar ve diyabetli hastanın hep iştahı açıktır. Bu da kısır bir döngü oluşturarak hasta beslendikçe kan şekerinin daha da yükselmesiyle sonuçlanır.
Tip I ve Tip II Diyabet nedir?
Eğer kişinin Tip I diyabeti varsa bu, vücut hiç veya çok az insülin salgılıyor demektir. Bu, bazen de, immun sistemin pankreasın insülin salgılayan hücrelerini yabancı hücre olarak algılayıp onları tahrip etmesi nedeniyle (otoimmün) karşımıza çıkabilecek bir şeklidir. Bu hastalar, yaşamlarını devam ettirebilmek için insülin almak zorundadırlar. Tip I diyabet, çocuklukta, ergenlikte veya herhangi bir yaşta ortaya çıkabilir.
Tip II diyabet ise, insülinin yeterli miktarda salgılandığı ancak ihtiyacı olan hücrelerin içine alınamadığı durumdur. Genellikle insülin miktarı yeterli ancak kanda hücre içine alınabilecekten daha çoksa (fazla kilo, obesite) enerji ihtiyacı olmadığında, hücrelere tamamı alınamayacağı ve hücre zarındaki insülin girişlerinin bozulmasına neden olacağı için, kanda yine yükselmesi, yağa çevrilmesi ve tüm Tip I diyabet tablosunun görülmesi ile karekterizedir.
Prediyabet nedir?
Prediyabeti olan kişilerin kan glukozu normal düzeylerden yüksektir ancak Tip II Diyabet tanısı konulabilecek kadar yüksek değildir. Bu kişiler ileride Tip II diyabet geliştirmeye eğilimleri olan kişilerdir. Doğal olarak diğer normal glukozu olan kişilere göre kalp hastalıkları geçirme riskleri daha fazladır.
Gestasyonel Diyabet nedir?
Gebelik boyunca gelişen, normalde görülmeyen diyabet şeklidir. Çoğunlukla doğumdan sonra kaybolur. Ancak bu kişilerin ileride Tip II diyabet geliştirme riskleri ve kalp hastalıkları riski daha fazladır. Gestasyonel diyabetin nedeni bazen gebelikteki hormonal değişimler nedeniyle vücudun insüline cevabının daha az olması, genetik nedenler ile gebelikte fazla kilo alma nedeniyle olabilir. Bu hem annede hem de bebekte sağlık sorunlarına neden olan bir durumdur ve kontrolu gereklidir. Bu kontrol, özellikle gebeliğin 24-28. Haftalarında yükleme testi veya gerekirse Oral Glukoz Tolerans Testi ile doktor önerisiyle gerçekleştirilir.