Kızamık hastalığının günümüzdeki önemi nedir?
Aşılamanın hızlandırılmasıyla Kızamık nedeniyle ölüm vakalarının 2000-2018 yılları arasında 73% oranında düşürülmesine karşın, gelişmekte olan ülkelerde kızamıktan 140000 kişi ölmüştür. Ölümlerin 90% si kişi başına gelirin ve sağlık hizmetlerinin yetersiz olduğu ülkelerdedir (WHO-Dünya Sağlık Teşkilatı verileri).
Pandemi sırasında koruyucu sağlık çalışmaları pandemiye yöneldiği için 2010 yılından itibaren ülkemizde de Kızamık vakaları artmıştır. Virüsün Türkiyeye girişi 2010 yılında saptanmıştır. Pandemi başladığında aslında Türkiye’ye yeni girmiş olan Kızamık vakaları, pandeminin başlamasıyla temas azalınca duraklama dönemine girmiştir. Ancak pandemi sırasında aşılamaların azalması, pandemi sonrasında temasın artması Kızamık vakalarında hızla artışa neden olmaktadır. Şu anda Türkiye Avrupa’da kızamık pandemisinde 3. Sıradadır.
Artışın önemli bir nedeni düzensiz göç ve sağlık kimliğinin yeterince kayıt altında olmamasıdır. Ayrıca, günümüzde Covid-19 aşı sonrasının yarattığı dünya çapında önemli bir aşı karşıtı spekülasyon gelişmektedir. Bu insanlarda yıllar öncesinden çocukluk çağında uygulanan ve böylece toplumsal bağışıklığı sağlayan kızamık hastalığının Covid 19 salgını ve üretilen aşı ile özdeşleştirerek genel aşı karşıtı fikirler oluşturduğunu göstermektedir. Oysa, kızamık ve diğer çocukluk çağı aşıları (çocuk felci, kabakulak vb gibi) bu hastalıkların ileri yaşlarda geçirilmesini ve daha ciddi sonuçlar doğurmasını önlemektedir. Çocukluk çağında önlemi alınmayan kızamık, erişkin çağlarda geçirildiğinde, ölüme bile varan çok ciddi sonuçlar doğurmaktadır.
Kızamık hastalığının etkeni nedir, nasıl bulaşır?
Kızamık tek zincirli bir RNA virüsüdür. Morbobilivirus ailesinden bir paramiksovirüsdür. Kişiden kişiye bulaşma şekli kızamıklı hastanın nemli solunum partiküllerinin solunması yoluyladır. Ofislerde, okullarda, toplu taşıma sistemleri ve buna benzer ortamlarda bulaşma kolaylaşır.
Kızamık hastalığının bulaştığı nasıl anlaşılır?
Kızamık virüsünün bulaşmasından semptomların görülmesine kadar geçen süre, yaklaşık 10-14 gündür. Semptomlar, önce soğuk algınlığı ve nezleye benzer öksürük, ateş, halsizlik, konjonktivit, burun akıntısı şeklindedir. Hastalığın tanınmasını sağlayan prodromal belirtiler başladıktan 2-4 gün sonra döküntüler ortaya çıkar. Döküntüler kulak arkasında başlayarak yüze yayılır ve daha sonra tüm vücuda hızla yayılır.
Kızamık tanısı için yapılan laboratuvar testi nedir?
Kızamık olma ihtimali olan olgularda, hastalığın semptomlarının ortaya çıkma aşamasında, Kızamık IgM antikorlarına kanda bakılabilir (Rubeola IgM). Bu test, döküntüler başladıktan hemen sonra pozitifleşir. Pozitifse, Kızamık akut olarak geçiriliyor demektir. Hastalığın çok başlangıç evresinde, henüz bu antikorlar aktifleşmediği için negatif görülebilir ancak bu Kızamık geçirilmiyor demek değildir. Döküntülerden kısa bir süre sonra kanda yükselmeye devam eder ve daha uzun savaşma görevini Rubeola IgG immunglobulinlerine bırakana kadar kanda kalmaya devam eder. IgM düzeylerinin düşüp IgG lerin yüksek kaldığı dönem ya hastalığın daha ileri dönemlerinde veya geçmiş ve hastalığa karşı vücudun koruma sisteminin oluştuğunu gösterir. Rubeola Ig M ve IgG testleri hem tanı hem de iyileşmenin seyrinde takip açısından önemlidir.
Ayrıca daha hızlı sonuç için Rubeola IgM Real Time PCR testi de yapılabilmektedir. Numuneler boğaz ve burun sürüntüsü ve/veya idrar olabilir.
Kızamık hastalığının seyri nasıldır?
Döküntüler çıkmadan 4 gün önce ve 4 gün sonrasına kadar, virüs solumum yollarında en yüksek düzeydedir ve en fazla bulaşma potansiyeline sahiptir. Bu dönemde, ağızda oral mukozada mavimsi beyaz spotlar (Koplik’s spotları) görülebilir. Ateş 39-40 dereceyi bulur. Ciddi komplikasyonu olmayan hastalarda, döküntülerin ortaya çıkmasından yaklaşık 3 gün sonra hasta kendini daha iyi hisseder ve 7-10 gün sonra iyileşir.
Kızamık hastalığının ileri komplikasyonları nelerdir?
Kızamık hastalığı, özellikle çocuklarda solunum ve sindirim sisteminde çeşitli klinik tablolarla yaşanır. Pnömoni (Zatürre), ses tellerinde ödem, orta kulakta enfeksiyon (otitis media), ağız içi yaraları, ishal, bilinç kaybı, A Vitamini eksikliğine bağlı corneada inflamasyon, kseroftalmi(kalıcı körlük), kornea opasitesi ve ensefalit saptanabilir. Erişkinlerde bunlara ilave olarak hepatit, gebelikte düşükler, düşük ağırlıklı bebek doğumu ve anne ölümü, immünolojik yetersizlik gerçekleşebilir.
Özellikle beslenme sorunu olan toplumlarda ölüm oranı 10-30% arasında değişmektedir.
Kızamık hastalığı nasıl tedavi edilir?
Kızamığa yönelik kesin bir tedavi yoktur. Ancak, oluşacak komplikasyonlar ve diğer organlara geçişi önlemek ve hastalığın daha kolay yenilmesini sağlamak için hastanın semptomlarının azaltılması (Ateş düşürme, öksürüğü kontrol etme gibi), istirahat, antibiyotik desteği ve özellikle A Vitaminince zengin gıda takviyesi veya oral A vitamini preparatları desteği verilmelidir. Bunun dışında bol su içimi, meyve suları, havanın nemlendirilmesi, burun nemlendirmesi (salin, nazal spreyler), gözlerin dinlendirilmesi (ışık rahatsızlığı için ev içinde bile gözlük kullanımı, TV izlemekten ve kitap okumaktan kaçınma) gibi rahatlatıcı tedaviler verilmelidir.
Bazı durumlarda, doktor uygun gördüğünde ve virüsle karşılaşıldığı düşünüldüğünde, ilk 72 saat içinde immün cevabı uyarmak ve hastalığı daha etkisiz hale getirebilmek için bebek, çocuk veya immün sistemi zayıf erişkinlere temas sonrası aşılama yapılabilmektedir.
Ayrıca, gebeler, bebek ve çocuklar ve zayıf immün sistemli kişilere, serum immünglobulin denilen antikor enjeksiyonlarıyla immün sistem güçlendirilebilmektedir. Virüsle karşılaşılan ilk 6 gün içinde, bu antikorların hastalığı önleyici veya daha az semptom oluşturucu etkileri olabilmektedir.
Kızamık hastalığında bulaşmadan nasıl korunabilir?
Kızamık hastalığına karşı yaşamın erken döneminde en güvenilir koruma aşıdır. İki doz halinde, Kızamık, Kızamıkçık ve Kabakulak için mutlaka uygulanmalıdır. İlk doz 12-15 aylıkken, ikinci doz 4-6 yaşlarında yapılır. Böylece, ömür boyu koruyacak antikor elde edilmiş olur. Aşıdan sonra tam koruma sağlanmasa da her 100 kişiden 97-99 unun korunduğu bildirilmiştir. Yine de virüsün kızamık olduğu bilinen veya tahmin edilen kişilerin bulunduğu ortamda 2 saatten fazla havada kalabileceği düşünülürse, bu ortamlardan derhal uzaklaşmak, öksürük hapşırma hatta yakın mesafeden konuşma olmaması için gerekli önlemler alınmalıdır. Maske kullanımı çok koruyucu olmasa da kullanılması tedbir açısından yararlı olmaktadır. Eller ılık suyla sıklıkla yıkanmalı, tüm ortamlarda hijyen koşullarına dikkat edilmelidir.